BUDA OLDU, UMUT KU-PON’U

Ekonomi kupona daldı.!

BUDA OLDU,  UMUT KU-PON’U
GÜNDEM 19.06.2025 14:19:16 10 0

BWA Başkanı Sayın Çetin Ay ile
ÖZEL RÖPORTAJ

SORU:
Sayın Çetin Ay, son dönemde kamuoyuna tanıtılan “Gayrimenkul Sertifikası” sistemine sert eleştirilerde bulunuyorsunuz. Bu modeli neden bu kadar tehlikeli buluyorsunuz?

ÇETİN AY:
Çünkü bu sistemde vatandaşa bir ev değil, bir illüzyon satılıyor. “Az parayla yatırım yap, belki bir gün ev sahibi olursun” diyorlar. Ama hakikat şu: O kuponları birleştirerek gerçek bir konut sahibi olmak neredeyse imkânsız. Bu sistem, barınma hakkını menkulleştirerek umut ticareti yapıyor.
Konut ihtiyacını çözmüyor, halkı konut ihtiyacının etrafında döndürüp paraya çeviriyor. Bu, konut hakkının istismar edilmesidir.
Üstelik bu sistem, dar gelirlinin yastık altındaki son bileziğine göz dikiyor. Vatandaş belki kolundaki son altını bozdurup bu kuponları alıyor. Çünkü “bu kez gerçekten ev sahibi olabilirim” diye inanıyor. Ama unutmayalım: Bu sistem ekonomik bir kriz yaşandığında, en çok umut bağlayanları vurur.

SORU:
Bu kupon sistemi teknik olarak nasıl işliyor? Vatandaş ne satın almış oluyor?

ÇETİN AY:
Bakın, bunu çok net anlatmam lazım: Bir konut projesi düşünün; 100 daire var. Her daire bin parçaya bölünüyor. Yani 100.000 kupon. Vatandaş, bu kuponlardan alıyor, örneğin 3.000 TL’lik, 5.000 TL’lik…
Bu kuponlar Borsa İstanbul’da işlem görüyor. Ama vatandaşın anlaması gereken şudur:
Elinizdeki kupon sizi ev sahibi yapmaz.
O daireye ait tüm kuponları tek tek toplamanız gerekir. Bu da teoride mümkün gibi dursa da, pratikte ya çok pahalıdır ya da baştan imkânsızdır.
Yani aslında alım yaptığınız şey bir “parça umut”, somut mülkiyet değil.
Dahası, bu kuponlar borsada alınıp satıldığı için bir nevi “konut üzerinden oynanan kumar” haline gelir. Borsa denilen şey, bir gün yukarı çıkar, bir gün dibe iner. Ya yatırımın yarı değerine düşerse? Ya projeyi yapan şirket konkordato ilan ederse? Ya siyasi bir kriz patlarsa? Vatandaş bu risklerin hiçbiriyle baş edemez. Ama sistemin mantığı ona bunları anlatmaz.

SORU:
O halde bu model neden bu kadar övülüyor? Neden bu kadar yaygınlaştırılmak isteniyor?

ÇETİN AY:
Çünkü bu sistemin kazananı vatandaş değil. Kazanan belli: Müteahhitler, büyük finans çevreleri ve projeyi fonlayan aracılar.
Devlet garantisi olmadan proje yapacak güçleri yok, ne yapıyorlar? Bankaya gitmiyorlar, halkın cebine göz dikiyorlar.
“Hayal” karşılığında küçük küçük paralar topluyorlar. Bu şekilde hiçbir borç almadan devasa projeleri inşa ediyorlar.
Risk sıfır, yük tamamen vatandaşta.
Ve vatandaş, çoğu zaman ne tapu alabiliyor ne de hak iddia edebiliyor.
Bunu şöyle düşünün: Kentsel dönüşüm yapılıyor ama maliyeti inşaat şirketi değil, umudunu ev sahibi olmaya bağlamış milyonlarca dar gelirli üstleniyor. Ve sonunda elinde kalan şey bir çatı değil, bir senet oluyor.

SORU:
Vatandaş bu sistemin farkına ne zaman varır sizce?

ÇETİN AY:
Ne yazık ki iş işten geçtikten sonra.
Ekonomi çalkalanır, faiz fırlar, proje iptal olur ya da şirket batar.
Sonuç? Vatandaşın elinde bir avuç kağıt parçası kalır.
Yani, ev sahibi olacağım diye girdiği sistemden ne ev çıkar, ne güvence.
Ben buna yatırım değil, organize pazarlama illüzyonu diyorum.
Bu sistemde halk sadece hedef kitledir, muhatap değil.
Kentsel dönüşüm halkla değil, halk üzerinden yapılmaya çalışılıyor.
Vatandaşın çoğu, borsayı hayatında hiç duymamış olabilir. Ama şimdi ev hayaliyle borsa oyununa sokuluyor. Oysa borsa, kuralını bilmeyenin kaybedeceği bir sistemdir. Bu noktada artık konu barınma hakkından çıkıyor, spekülatif finans oyununa dönüşüyor.

SORU:
Bazı çevreler bu modeli “kentsel dönüşümde halka ortaklık” olarak yorumluyor. Siz bu bakış açısına nasıl yaklaşıyorsunuz?

ÇETİN AY:
Ben bu söylemi oldukça samimiyetsiz buluyorum.
Ortaklık, eşit sorumluluk ve eşit hak gerektirir.
Burada vatandaşa ne tapu var, ne söz hakkı, ne de garanti. Sadece yük var.
O yüzden diyorum: Bu bir ortaklık değil, dönüşümün maliyetinin vatandaşa bölüştürülmesidir. Bu da sosyal adaletle bağdaşmaz.
Vatandaşa ev verilmiyor, eline kupon tutuşturuluyor.
Sonra deniyor ki: “Sen de bu dönüşüme dahil oldun.”
Buna “katılım” denmez, buna “üstü örtülmüş sorumluluk aktarımı” denir.
Vatandaşı ortak yapmak istiyorsanız, ona tapusunu verin. Kupon verip ‘ev hayali’ satmak, o insanı sisteme ortak yapmak değil; sisteme kurban etmektir.

SORU:
Son olarak, bu sisteme yönelmek isteyen vatandaşlara ne söylersiniz?

ÇETİN AY:
Kardeşim, ev bir ihtiyaçtır, yatırım aracı değildir.
Ev dediğin, dört duvar ve bir çatıdan ibaret değildir; yaşam alanıdır, gelecek güvencesidir.
Ama bu sistem sana ev değil, vadeye yayılmış bir hayal sunuyor.
Bugün bir kupon alırsın, yarın borsa düşer, kuponun değeri erir. Sen hâlâ aynı yerde sayarsın.
Oysa inşaat firması çoktan binayı yapmış, satışını tamamlamıştır.
Benim uyarım net: Paran kadar hayal kurma, aklın kadar sorgula.
Hayalini kağıda dönüştüren sistemlerden uzak dur.

Ve lütfen şunu unutma:
Konut almak için kupon biriktiriyorsan, bu ülkede bir şeyler yanlış gidiyor demektir.
İnşaat bitince daireyi alanlar balkonda kahve içerken, sen hâlâ borsa ekranından “belki iki kupon daha düşer” diye beklersen…
Eh, işte o zaman bu sistem değil, senin kalbin iskân ruhsatı bekliyor olabilir.