OMAÇ, çullama, dönderme…
Toprağın kokusunu, memleketin özlemini konuştuk.
Suşi ise sıraya bile giremedi; daha baştan elendi.
Dünya aldı beni Kırşehir’den; uçaklara bindirdi, şehir şehir gezdirdi.
Londra’da fine dining, Dubai’de luxury gourmet, Paris’te three Michelin stars derler…
Masalar şık, tabaklar süslü, kelimeler yabancı.
Garson geliyor:
Sir, would you like sushi..?
Ben nörüyüm suşiyi
Benim damak tadım suşiye uygun değil…
Ayıp olmasın diye bir parça tadına bakıyorum;
ama o tat dilime değer değmez, zihnim hemen memlekete gidiyor:
Kırşehir’in OMAÇ’ına…
Yufkanın ve yumurtanın ince ince doğranıp elle ovulduğu o OMAÇ…
İnsanın içini ısıtan, çocukluğunu hatırlatan o sade lezzet.
Dünyanın hiçbir şefi o ev tadını veremez.
Dönderme de böyledir; yufkanın yumurtayla karıştırılıp tavada kızartılmasıdır.
Kızardıkça kenarı çıtır olur, ortası yumuşak kalır.
Dünyada en sevdiğim yemeklerden biridir.
Bu tatlarla büyüdüm ben.
Ayda bir iki kez, ister evde ister iş yerinde mutlaka yaptırırım.
Her defasında çocukluğumun kapısı aralanır, içimde sessiz bir huzur dolar.
Bunu pek kimse bilmez.
Paris’te kocaman bir tabak getiriyorlar; ortasında küçücük bir şey duruyor.
Garson gururla:
“This is carpaccio”
Benim içimden geçeni Irıza Dayı da söylerdi:
Bizde olsa kimse dönüp bakmaz.
Dubai’de başka bir şef geliyor, uzun uzun anlatıyor:
Sir, this is our signature truffle dish…
Ben ise sessizce şunu düşünüyorum:
Sen ne sunarsan sun, benim damağım Kırşehir’in tadını ister.
Benim menüm belli:
OMAÇ, dönderme, bulgur pilavı, yoğurt, pekmez.
Bir de yufkanın içine soğan, haşlanmış yumurta ve biraz Çıtlık koyup dürdün mü…
Dünyanın bütün tabakları bir yana, o dürüm bir yana.
Müzik de böyledir.
Elin dünyası pop çalar, rock çalar…
Benim gönlüm Neşet Ertaş’ı ister gardaşım.
Onun sesi insana memleketi hatırlatır.
Kırşehir benim gönül bağımdır;
Neşet’in Gönül Dağı gibi sırtımı dayadığım yerdir.
Bu toprakların insanı gönlü güzel; ben de o güzelliğin içinden çıktım.
Her insan gibi ben de bazen hayal ederim…
Acaba dönüp memlekette yaşasam mı diye.
Ama gurbete gideli neredeyse yarım asır oldu.
Eşim Balıkesirli, çocukların düzeni burada Almanya
İşimizi, fabrikamızı gurbette kurduk.
Gurbette kurduğum düzen artık geri dönüşe izin vermiyor.
Aklım her gün vatana uğrar;
özlem ise içimde hiç eksilmez.
Altın tabak da getirseler,
Fransızca da konuşsalar,
Dubai’nin ışıkları altından yansasa da…
Benim zihnim hep Kırşehir’in sade sofrasına döner.
İnsanın derdine de sevincine de iyi gelen, memleketinin nefesidir.
Dünyanın neresine gidersem gideyim,
yufkanın sıcaklığını, soğanın kokusunu,
elle ovulan OMAÇ’ın bereketini bulamam.
Çullama, OMAÇ, dönderme, bulgur pilavı…
Kırşehirli için bunlar yemek değil, hayatın tadıdır.
Ana vatanımsın, baba yurdum… Şirin Kırşehir.
Bugüne kadar birkaç kez yatırım için niyetlendik; yollar açılmadı, önümüz kesildi.
Ama 2028’de şartlar olgunlaştığında, Kırşehir’e hak ettiği yatırımı mutlaka yapacağım.
Toprağıma vefam da borcum da baki.
İbrahim Yaman
HABER MERKEZİ