Monarşiler geldi geçti; kralın sözü kanun oldu.
Diktatörlükler yükseldi; tek adamın iradesi milyonların kaderini çizdi.
Komünist ve sosyalist rejimler umut dağıttı; ama çoğu baskıyla gölgelendi.
Demokrasi ise halkın iradesi diye kutsandı.
Ama bugün bambaşka bir dönem yaşıyoruz.
Ne monarşi, ne diktatörlük, ne demokrasi.
Adı başka: görünmez düzen.
Sandığa gidiyorsunuz.
Mührü elinize alıyorsunuz.
Kağıt üzerinde varsınız.
Ama gerçekte zihniniz çoktan yönlendirilmiş durumda.
Önce algı kuruluyor: manşetlerle, ekranlarla, sosyal medyayla.
Ardından manipülasyon geliyor: seçtiğinizi sandığınız, aslında size seçtirilen oluyor.
Sonra psikolojik baskı başlıyor: korku, kutuplaşma, “biz” ve “onlar” ayrımı.
Ekonomik baskı ise en sert zincir: işiniz, maaşınız, fiyatlarınız.
Ve sonunda vatandaşa kalan tek şey: çaresizlik.
“Kime oy versem aynı” duygusu.
Bugün dünyanın her köşesinde demokrasi var gibi görünüyor.
Ama sandık bir ritüele dönüşmüş durumda.
Amerika’da da böyle, Avrupa’da da.
Oy veriyorsunuz ama karar çoktan alınmış oluyor.
Medya tekelleri, küresel sermaye, çıkar ağları, görünmez odaklar ipleri tutuyor.
Her ülkede oyun farklı sahneleniyor:
Yugoslavya etnik çatışmalarla parçalandı; harita yeniden çizildi.
Ukrayna ile Rusya birbirine kırdırıldı; kanla birlikte umut da tüketildi.
Ortadoğu “Arap Baharı” adıyla çoraklaştırıldı; Libya, Irak, Suriye darmadağın edildi.
Türkiye milyonlarca yabancıyla sosyal dengeleri sarsıldı; kutuplaşma körüklendi, milli meseleler tartışmalı hale getirildi.
Her yerde aynı senaryo:
Algı yarat, manipülasyonla yönlendir, kriz çıkar, sonra “kurtarıcı” gibi sahneye çık.
Asıl soru ortada: Yönlendiren kim?
Cevabı çoğu zaman görünmez.
Bazen çokuluslu şirketler.
Bazen finans piyasaları.
Bazen medya kartelleri.
Bazen küresel strateji masaları.
Liderler değişiyor.
Ama sistemi tutan görünmez el değişmiyor.
Ve işte dünyanın en büyük sorunu burada yatıyor:
Ne ideoloji, ne parti, ne lider.
Asıl sorun: Halkın halk olmaktan çıkarılması.
Vatandaş artık özne değil.
Sadece yönlendirilen, farkına bile varmayan bir nesne.
Ve bu düzenin adı çok açık:
“VARSINIZ AMA YOKSUNUZ.”
Düşman artık F-16’yla, tankla değil; medya ve algıyla geliyor.
Her devlet için Bilgi ve Bilinç Kuvvetleri ya da bir bakanlık kurulmalı; çünkü sadece askerin ve polisin gücü artık yetmez.
Bugünün en büyük savunması, toplumun zihnini temiz ve özgür tutmaktır.
Aksi halde dünyadaki beş büyük devlet, bütün diğer devletleri dilim dilim doğrar, paramparça yapar.
Yapıyor da.
Narkozun adı: Algı Operasyonu.
Çetin Ay
BWA BAŞKANI
50 yıldır Almanya’da yaşayan Kırşehir Kamanlı vatan evladı.
Ve
BWA Başkanı