Bu yalnızca yönetim biçimlerinin etkisiyle değil, aynı zamanda ailede, eğitimde ve gündelik yaşamda yerleşmiş alışkanlıkların aktarılmasıyla da pekişmiştir. Çocuklukta disiplin adıyla görülen katılık, gençlikte hissedilen sınırlamalar ve yetişkinlikte kabullenilen adaletsizlikler bu döngünün parçalarıdır. Bu zinciri kırmak, bireysel cesaretin ötesinde, ortak bir uyanış ve özgürleşme iradesi gerektirir.
Cumhuriyet, bireylerin kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olma bilincini güçlendirmiş, toplumsal özgüveni tazelemiştir. Ancak zamanla ortaya çıkan katı kalıplar, bu kazanımların gücünü zayıflatabilmiştir. Cumhuriyetin kurucu değerlerini korumak, eşitlikçi normları canlı tutmak toplumun ortak sorumluluğudur.
Bugün kamuya yönelik birçok söylem, toplumsal meseleleri derinleştirmek yerine geçici bir rahatlama sağlamaktadır. Sorunların kökleriyle yüzleşilmediğinde, uzun vadede daha büyük sıkıntılar doğabilir. Geçici telkinler bireyleri bir an için huzura kavuştursa da, gerçek çözüm sağlayamaz. Sağlıklı bir demokrasi, bilinçli, eleştirel ve katılımcı bir kamuoyu ile güçlenir.
Sürekli sınırlandırmalarla büyüyen bireyler, haksızlıkları olağan görme eğilimi geliştirebilir. Psikolojide buna “öğrenilmiş çaresizlik” denir. Özgürleşme, yalnızca görünür engellerin kaldırılması değil, aynı zamanda zihinsel kalıpların aşılmasıyla mümkündür. Cesaret; korkusuzluk değil, korkuya rağmen doğru ve ortak fayda için hareket etme iradesidir. Bireysel çıkışlar önemlidir, ancak kalıcı değişim bu çabaların ortak bir hedefe yönelmesiyle gerçekleşir.
Toplumsal korku yalnızlaşmayı ve ayrışmayı besler; ortak sorumluluk ve dayanışma ise birleştirici bir güçtür. İhtiyaç duyulan şey, bireysel tepkilerin ötesine geçen ve toplumu adalet, özgürlük ve dayanışma etrafında buluşturan bir birlik kültürüdür. Bu çağrı, yalnızca barışçıl yöntemlere ve anayasal haklara dayalıdır; şiddet ya da yasa dışı yolları kesinlikle reddeder.
Çetin Ay
BWA Başkanı